30 Aralık 2011 Cuma

noel babaya mektup

bu mektup sana noel baba dikkate al lütfen....
senden bu yıl ilk defa bir şeyler istiyorum varlığına hiç bir zaman inanmamış olabilir tamam kızma ama bu kez inanıyorum işte:) çok fazla bir şey istemiyorum ztn vallahi ;)
isteklerimi bir liste halinde veriyorum ki sende okurken zorlanma =)

  1. şu lanet bölümden beni kurtar ve bu yıl düzgün bir yeri kazanmamı sağla.(vallahi çok kötü yaa :(  )
  2. daha pozitif biri yap beni çok negatifmişim etrafımdakiler öyle sölüo.
  3. kilo vermeme yardımcı ol mesela bir sabah uyandığımda şöyle bi 20 kilo falan vermiş olayım =)
  4. az ve öz dostum olsun ve beni sevsinler yoo hyr bencil deilm bende onları sevicem valla bak.
  5. hayatımda bir adam olsun böyle tv izlerken bana meyve soysun beni düşünsün benim için endişelensin merak etsin beni sevsin falan. istiyor insan bunları bide beni bırakmasın =(
  6. hastalığm ilerlemesin hep böyle kalsın =(
  7. son olarakta hiç bitmeyen param olsun =)
bak gördün mü çok fazla bişi istemiyorum yedi tanecik şey. senin için çocuk oyuncağı vallahi =)
hadi be noel baba yap bi güzellik şu garibana. 
öptüm seni kocaman kocaman byy :)

28 Aralık 2011 Çarşamba

itiraflar vol. 1

itiraf edesim geldi bi çok şeyi hımm kimse başlasam acaba...

melek eski bi arkadaş şu anda neredesin ve ne yapmaktasın bilmiyorum ama mutlu olduğuna eminim. kırmızı kafam benim nasıl bişeydin sen ya bin tane hastalığın vardı garip garip ilaçlar içiyordun ama öyle çok pozitiftin ki hemde benim yeni ergen zamanlarımda. o zamanlar sana pozitifliğin ve polyannalığn yüzünden acayip uyuz oluyordum itiraf ediyorum bunu =) ne derdin hep ''bir gün çokkk mutlu olucaz aşe vallahi bak biri beklio bizi bir yerde ona ulaşınca çokk mutlu olucaz'' o zamanlar uyuz olurdum bu laflarına ama şimdi öyle çok ihtiyacım var ki bunları duymaya neredesin acaba şimdi ne yapıyorsun_? birbirimizden haberdar dahi olamıycak kadar ne yaşadık ki? hiç! nerdesin bilmiyorum ama umarım mutlusundur cnm kırmızı kafam benim....

ve siz bayım bay S. itiraf ediyorum ben hiç bir zaman jelibon sevmedim nedendir bilmiyorum ama tadı yok bir şeyi yok zor yenio gıcık uyuz bişey o ama senin yanındayken ne yediğimin hiç bir önemi yoktu bunu anlıyorum son zamanlarda. ve sen ben jelibon seviyorum die sürekli jelibon alıp gelirdin yanıma ve ben o gıcık lanet şeyi çok seviyormuş gibi yapıp çok mutlu oluyordum. mutluluğum gerçekti ama o jelibonu bir türlü sevemedim be hacı ;)

itiraflarımın arkası gelicektir... 2012 olmadan hayatımdaki herşeyi itiraf edicem ;)
hadi hayırlısı.....


27 Aralık 2011 Salı

Firat Tanis- Yani -Akustikhane


akşamın bu saatinde azıma sıçan bir şarkı. önceden bu kadar koymazdı ama birşeyleri başardığımı sanıp sonra arkama dönüp baktığımda aslında hiç bir şeyi başaramadığımı anlayınca ve üstüne de bunu dinleyince tam anlamıyla insanın azına sıçıyor deneyip görün yüzde yüz çalışıyor yani.


hiç bir şeyi başaramıyorum evet ne tam anlamıyla dost olabilmeyi nede arkadaş olabilmeyi nede layık bir evlat olmuyor işte olmuyor herşey elimde kalıyor....

2012yi istememek!

değersiz hissetmek....

son günlerde sıkça yaşadığım şey bu sanırım. kendimi değersiz hissediyorum çünkü çevremdeki çoğu insan kendimi değersiz hissetmem için ellerinden geleni yapıyorlar. yeni bir yıla bir haftadan az bi zman kaldı ama umrumda deil yılbaşı falan. ,banka reklamındaki adam gibi bende istemiyorum yeni bir yıla girmek çünkü her yeni bi yıla başlarken binlerce umut besliyorum ama sonra ne oluyor hepsi umut etmekten öteye geçemiyor.

keşke diyorum keşke böyle olmasaydı mesela daha vurdum duymaz bi dost olsaydım belki daha çok sevilir daha az üzülürdüm. yada 34 beden bi hatun olsaydım o zaman yanımdaki erkekte daha mutlu olurdu ve bende kendimi daha az aşşalanmış hissederdim ama olmuyor bu hiç bir zaman olmucak.

evet ben kendime göre iyi bir dostum. dostumun kötü gününde yanında olurum ona destek olurum ve bu yüzden hep terkedilirim. evet ben 40-42 beden arası balık etli bir hatunum ve asla 34 beden olamıycam ama yapabiliceğim bir şey yok. ne yeni yılda daha çok vurdum duymaz olucam nede 34 beden o yüzden hiç gerek yok yeni yıla fln girmeye ben iyiyim böle.

Neden (Jehan Barbur)


Dinlemeyeli uzun zaman olmuş....
ruhuma iyi gelen bir ses dinlendirici.....

26 Aralık 2011 Pazartesi

Ezginin Günlügü - Bilmiyorum Ne Olacak




Bedenim dinlendiği zaman kafam en tehlikeli düşüncelerle yorgun. Bedenim en tehlikeli işlerle uğraşırken zihnim dinleniyor.

girenler-çıkanlar

insanlar girer hayatınıza ve bir anda onların canı ne zaman isterse size hiç sormadan siktir olup giderler.
ve siz tamda yıllar öncesine onun sizi ilk bıraktığı yerde kalıverirsiniz. ama siz öyle aptalsınızdırki düşünemezsiniz sizi bir kez bırakan insan elbette bunu birkez daha yapıcaktır!
                                     bazen sadece üzülürsün, için acır,kendine kızarsın hepsi bu                                          .

24 Aralık 2011 Cumartesi

tavlanın tarihçesini biliyor musunuz_?

Tavla biraz şanstır biraz yetenek, tıpkı hayat gibi...
1400 yıl önce, ünlü bir Hint Racası, Pers İmparatoru Nevşirvan'a bir oyun göndermiş. Yanında da bir küçük not: "Kim daha iyi düşünür, kim daha iyiyi bilir, kim daha ileriyi görürse, o kazanır. İşte hayat budur!..." Hindistan'dan gelen oyun bilindiği gibi satranç... Pers Hükümdarı altta kalır mı hiç? En bilgin vezirini Büzur Mehir'i çağırır ve ..."Sana on gün. Bir oyun icat et ve Raca'ya götür." Verilen süre içinde, emredilen oyunu icat eden vezir İmparatorunun özel notu ile birlikte Hindistan'ın yolunu tutar. "Evet, kim daha iyi düşünür, kim daha iyiyi bilir, kim daha ileriyi görürse o kazanır." Vezir zaman kavramından yola çıkarak bulduğu oyunun adını Takhteh Nard koymuş. Yani "Tahta üzerinde savaş" . Persler yayılıp, Mısır'a kadar uzanınca, oyunun adı kısalmış. Tau olmuş. Türkler ve Yunanlılar da Tavla demişler. Vezir oyunu icat ederken, simgesel bir dil de kullanmış. Pulların toplandığı karşılıklı 6'şar hane 12 ayı... Tavladaki 24 hane de günün 24 saatini... Beyaz pullar gündüzü, siyah pullar geceyi simgelermiş. 

Tavlada, 4500 civarında hamle ihtimali bulunduğundan oyunda ustalaşmak önemlidir. Ancak zar şansı simgelediği için şans faktörü de kendisini hissettirmektedir. 

Türkiye'de çok yaygın bir oyun olan tavlada usta oyuncular bir gelenek biçiminde zar kombinasyonlarının Farsça'dan Türkçe'ye geçen isimlerini kullanırlar. 

Bir kaç örnek: 
1-1: Hep Yek; 
2-2: Dü Bara;, 
3-3: Dü Se;
3-2: Seba -i Dü 
4-3: Cehar -ü Se; 
5-5: Dü Beş; 
5-3: Penc -ü Se; 
6-6: Dü Şeş; 
6-5: Şeş Beş;

 **Milattan Önce 3000 yıllarında Mısır'da tavlaya çok benzer bir oyun oynandığı kazılarda ortaya çıkmış.

22 Aralık 2011 Perşembe

en en uzun gece....

bazen kendimi salak gibi hissediyorum... yanlış şeyler yapıyorum halbuki asıl yapmam gereken şey tamda gözümün önünde dururken... ama işte alışkanlık kötü birşey yılların verdiği ağırlık kötü birşey. hani şöyle düşünün eski çok eski bi dostunuz çocukluğunuz gençliğiniz birlikte geçmiş yeri gelmiş ev arkadaşı olmuşunuz elinizde kalan son parayı onunla paylaşmışınız ekmeği bölüp yemişiniz. ama aynı zamanda büyümüşünüz ve büyürken değişmişinizde.eskisi gibi anlayış kalkmış aradan başınız sıkıştığında aklınıza o geliyor ama o gelmiyor yanınıza. o anda kızıp siliyorsunuz onu hayatınızdan peki alışkanlığınız bırakmıyorsa peşini o zman ne yaparsınız? ve artık ona eskisi kadar güvenemiyorsanız ve onda büyük sırlarınız varsa ne yapardınız? sanırım düşünmekten beynim durmuş durumda ne yapmam gerekiyor nasıl hareket etmem gerekiyor bilmiyorum. bugün 21 aralık yani en uzun gece evet gerçekten de en uzun gece bitmek bilmiyor bir türlü bir ton olay yaşadım bugün ve yıprandığımı hissettim ama bay G. genede bir şekilde yanımdaydı. ona güvenmek güzel huzurlu......

21 Aralık 2011 Çarşamba

bazen sadece huzur...





bazen sadece huzurlu olmak istersen....
ben onun yanında huzurluyum ama o benim yanımda huzurlu deil!
bu
acı verici
üzücü
yıpratıcı
ve hayal kırıklığı
hepsi bu!

18 Aralık 2011 Pazar

sadece bir fotoğraf

evet sadece bir fotoğraf sizi alıp seneler öncesi bir güne götürebilir... eski dosyaların arasında bulduğum bi fotoğraf bay S. bayan M. ve ben çok güzel bi geceden dondurulmuş bir kare.eski her zaman güzeldir çoğu zaman acı versede.

17 Aralık 2011 Cumartesi

başka türlü birşey

başka türlü birşey senin yanında olmak inan bana çok başka.... en önemlisi senin yanında saate bakmıyorum hiç ve bu benim açımdan mükemmel birşey. çünkü senin yanındayken zaman önemini yitiriyor umurumda olmuyor saat zaman...ister ısparta da olalım ister izmir de ister urlada yada foçada umurumda deil nerede olduğumuz çünkü seninle her yer keyifli hale geliyor ve ben bundan korkuyorum! evet korkuyorum çünkü son zamanlar garip şeyler hissediyorum uzaklaşıyorsun sanki ve sen sıradan bi insan deilsin benim için en en önemlisi iyi bir arkadaşsın ve ben bunukaybetmek istemiyorum... ve fark ediyorum ki şu kısacık zamanda öyle çok şey kattın ki bana öncelikle seni hiç unutmamamı sağlıyacak bir iz bıraktın ve beni büyüttüğünü hissediyorum ne zaman başım sıkışsa derde girse bir şekilde yanımda oluyorsun seninle konuşurken şeffaflaşıyorum adeta yanında ağlamaktan utanmıyorum şarhoş olmaktan utanmıyorum iyi birisin sen, her ne kadar bunun aksini iddaa etsende. ve son olarak iyi ki hayatımın bu dönemimde yanımdasın saol...

16 Aralık 2011 Cuma

hain bir kadının portresi...

''Her şey bir anda olmuştu; ağzından kelimeler nasıl döküldü anlamadı bile adam… Kadın onu aldatmıştı… Biliyordu adam aldatıldığını yıllardır, ama söylemiyordu… Kadın, aldatmış olduğunu yüzüne bir tokat çarpan adama baktı… Yıllardır biliyordu adam onu aldattığını ama neden şimdi söylemişti… Adam kısık sesiyle sadece “neden ?” diye bildi ve kadın anlatmaya başladı… “Her şey ilk… " Herşey ilk... Hayır dur bir dakika. Bunun bir zamanı yok. Varsa bile ben bilmiyorum. Sadece o adam vardı. Ve bir de sen. Çok farklıydınız. Sen ele geçirilmiş olandın diğeri ise henüz ele geçirilmemiş olan. Bazıları böyledir. Elinde olan herşeyi değersiz kabul eder. Hayır alınma. Bu senin değersizliğinden değildi elbette. Bilirsin birşeyler eskidikçe yenilerini isteyenlerdenim ben. Herkes böyledir. Sen de, o da, bir başkası da... Bana hiç bilmece bırakmadın. Çözülmemiş, anlaşılmaz bir yanını ya da... İnsanların kendilerine ait sırları olmalı. Ya da anlaşılmayan bazı yanları... Ama sende yoktu bu. Sanki göğsünü yırtmış tüm kalbini ortaya sermiş gibiydin. Bilirsin işte... Hayır hayır bana dürüstlükten söz etme. Bildiğin halde herşeyi kabul etmiş görünmek mi dürüstlük? Değil. Ben ne kadar hainsem sen de bir o kadar hainsin aslında. Aslında biliyor musun tüm bu açıklamalar saçma aptalca. İhanetin açıklaması yoktur. Bir hain vardır ortada bir de ihanet edilen. Toplanıp gitmek gerekir. Tüm bu konuşmalar neden? Onurunu kırmaktan başka neye yarayacak bütün bu sözler? Aklının içinde evirip çevirecek daha da nefret edeceksin. Unutmak daha da çok zaman alacak. Bunu mu istiyorsun? Farkında değil misinin sahiden; İnsan haindir. Hayatının bir yerinde bir zaman birine ihanet eder. Ve insan zavallıdır. Bir zaman çok sevdiği birinin mutlaka ihanetine uğrar. Tüm canlılar ihaneti tadar. Düşün sen kime ihanet ettin? Şimdi hissettiğin gibi kim zavallı hissetti senin karşında kendini? Kimse dürüst değildir. Kimse...

Hepimizin İçinde İzler Kaldı!

Çocukluğumuzdan kalma yaralar taşıdık bugüne, farkında bile değiliz. İçimizde kabuk bağlamış, sonra kabuğu da düşmüş kaç iz var kim bilir? Geçti zannettiklerimiz, unuttuklarımız, hatırlamadıklarımız; hepsi aklımızın, ruhumuzun bir yerinde duruyorlar. Güzel giden bir rüyanın orta yerinde uçurumdan düşmek gibi! Yere çarptığın anı görmeden uyanırsın ya kan ter içinde, işte öyle bir duygu! Aşkın ortasına gömülü duruyor kabuslar. Bir ses, bir koku, bir cümle, bir film karesi; her ne tetikliyorsa an içinde, çıkıveriyorlar ortaya ama biz yine de göremiyoruz. Şimdiki çocuklar daha şanslı sanırım. Hepsinin psikolojik durumları önem taşıyor. Okulda rehberlik, toplumda psikoloji dersi işleniyor. Çocuğa nasıl yaklaşmalısınız? Bize yapılanı yapmamak için direniyoruz ama kurtarabildiğimiz gelecek nesil, kurtarılamamış geçmiş neslin elinden çıkıyor. Sokağın ortasında dondurma veya oyuncak diye tutturup ağladığımızda, bizi bırakıp gitmekle tehdit eden annemiz, aslında aklımıza ne kazıdığını bilmiyordu. Yaptığımız yaramazlıklar sonucu, aşırı tepki göstererek kızan, hatta iki de tokat patlatan babamızın, bizi bir daha sevmeyeceği korkusunu nasıl yerleştirdik beynimizin alt köşesine, farkında değiliz. Çocuğun önünde kavga edilmemesi gerektiği bilgisi kaç yıl önce açıklandı ebeveynlere, bizim büyüklerimiz bu açıklamaya yetişememiş olmalı! Belki de şu anda hatırlamadığımız, kaç kavga fotoğrafı taşıyoruz aklımızın karanlık köşesinde? Hepsi çocuklukta kalan görüntülerden ibarettir sanıyorsanız, yanılıyorsunuz! Annemizin bizi sokağın ortasında bırakıp gideceği korkusu, büyüdükçe yerini yalnızlık korkusuna bırakmadı mı? Bu yüzden tutunup kalmadık mı yanlış adamlara, yanlış aşklara? Babamızın bizi sevmeyeceği endişesi ile yapamadığımız masum çocukluk haylazlıkları, yıllar sonra eşimizin, değer verdiğimiz erkeklerin de bizi sevmeyeceği paniğine dönüşmedi mi? Bu yüzden, kişiliğimizden, yaşantımızdan, gereksizce ve fazla ödünler verip, sözüm ona yaramazlık yapmaktan vazgeçmedik mi? Üstelik o vazgeçişler, bir ömrü yiyip bitirmedi mi? Kavga sahnelerinden üstümüzde kalan tozlar, yıllar sonra hakkımızı aramak için bile kavga edemememize, sinik, sönük kişiler olmamıza, özgüven eksikliğine sebep olmadı mı? Bir türlü beceremediğimiz ilişkilerin, aşkı hep yanlış kişilerde aramamızın, sevgiyi fazla veya az verişimizin, kısacası bir türlü dengeyi bulamamamızın altında, masum günlerden kalan resimlerin izi var. Kendimizle gerçek anlamda yüzleşmeden, ruhun derinlerindeki anıları temizlemeden, doğru ve aklı başında bir sevdaya sahip olmamız da zor görünüyor. Biz, alacakaranlık kuşağı çocuklarıyız; hepimizin aşkı biraz hasarlı! Candan Ünal

15 Aralık 2011 Perşembe

saçma duygular


saçma bir hüzün içindeyim zor nefes alıyorum çoğu zaman...
etrafımdaki insanların her söylediği söz batmaya başlıyor bu aralar.

gitmek istiyorum kimsenin beni tanımadığı bilmediği bir ülkeye. orada küçük bir evim olsun istiyorum sabahları erken kalkıp akşamları erken yatmak istiyorum. televizyonsuz bir hayatın keyfine varmak bol bol kitap okuyup kitaplar hakkında konuşmak istiyorum. sabah uyandığımda uzun uzun yürümek istiyorum ağaçların arasında. ama olmuyor işte bu kadar şeyin hayalini kurduktan sonra etrafıma bir bakıyorum istemediğim bir bölümde okuyorum dışarıda kötü bir ısparta havası etrafımda gereksiz bir sürü insan sevdiğim insanlar izmirde kalmış. çok sıkıldım böyle yaşamaktan şu anda tek istediğim çantaya bir kaç kıyafet koyup onun yanına gitmek ama olmuyor işte olmuyor.....

14 Aralık 2011 Çarşamba

daraltılmış zamanlar...


Daraltılmış zamanların içinde bir yerde buluyorum kendimi…
Kaybolmuş ve yaşadıklarımın parçalara böldüğü bedenimi bir araya getirirken…
Ne çok yalan varmış hayatımda ve ben nasıl inanmışım tutarsız insan silüetinin her söylediği masalsı cümlelerine anlamıyorum…
Kendime de kızmıyorum aslında, keşke bu kadar koşulsuz güvenmeseydim diye içimden geçiriyorum sadece…
Şimdi her şey tek tek yüzüme çarpıyor ve ben gerçeklerle yüzleşiyorum…
Zaman yok!
Harcanacak daha fazla zaman yok evet, bunu anlıyorum…
İnsanlara emek verirsin, onlara senin için önemli olan zamanını verirsin, çabalarsın onlar için yeni yeni düşler kurar mutlu olması için uğraşırsın.
Sonra birden, sonra aniden her şey değişir, tuzla buz olur bütün yaşananlar, zaman ayırdığın emek verdiğin insanlar bir bir yara açar bedeninde ve yüzleri kızarmadan öylesine deşerler açtıkları yarayı da…
Tuz buz olmuş bütün yaşanmışlıkların üzerinde yürürler ve onlar her adım attığında, her defasında kendilerinden biraz daha uzak kalmana sebep olup içinde onlara karşı yaşattığın bütün hissiyatını alıp götürürler…
Öyle bir hal alır ki nefret bile edemeyecek kadar uzak kılarlar, hissiz bırakırlar insanı yaptıklarıyla ve en kötüsüdür bir insana karşı hissiz kalmak bunu fark edemezler, en çok buna şaşırırsın…
Sen uzaktan öylece bakakalırsın hayret içinde, seyredersin…
İçinden tepki vermek bile gelmez çünkü öyle önemsiz kılarlar ki kendilerini. İçlerine düştükleri bu boşlukta duvarlara çarparak geri döndüklerinin farkına bile varmadan savrulurlar…
Ne garip dersin ve bir süre sonra artık öyle önemsiz hal alırlar ki artık hiç görmemeye ve seslerini hiç duymamaya başlarsın.
Şimdi olduğu gibi…
Yok oluyorlardır yaşamından silüetleri bile siliniyordur gölgelerinden…
Zaman geçiyordur ve zaman hak edemeyene harcanmayacak kadar özeldir…

gizli saklı....


sevmek ve nefret etmek... sanırım ikisinin arasında çok ince bir çizgi var.
bu günlerde bunu düşünüyorum uzun uzun ve çoğu zaman o çizginin tam üstünde buluyorum kendimi. arkadaş dost bu kavramları yitirdiğimizi düşünüyorum çoğu zamanda. bir dostunuz vardır elbet en özelinizi en saklı gizlinizi onunla paylaşırsınız ama bir gün gelir ve ondan şüphe etmeye başlarsınız ya bir başkasına anlatıyorsa die ve güven yavaş yavaş biter. böyle bir durum içindeyim son günlerde ve şunu fark ediyorum etrafımda özel şeylerimi en gizli saklı olaylarımı anlata bileceğim kimse yok.

8 Aralık 2011 Perşembe

evrene mesaj vol. 1


2012 de böyle bir odam olucakk evett evet olucak biliyorummmm =))

=))


böyle bir çocuğum olucağını bilsem bir gün bile beklemeden evlenirim allahıma =))

=(


hep daha fazlasını istemek, kendime engel olamamak kötü bir şey çok kötü bi şey hemde.
bu sebepten dolayı çevremdeki insanları özellikle de bay G. yi kırıyorum.bazen saçmaladığımın farkına varıyorum düzeltmeye çalışıyorum çabaladıkça daha çok dibe batıyormuşum gibi hissediyorum.hepsi bu....

7 Aralık 2011 Çarşamba

kendine iyi gelmek...


biri var beni düşünen bunu biliyorum ve bunu bilmek bana güven veriyor. dün akşam gene kötüydüm biraz moralim bozuktu pc de kendimi ve beynimi oyalamaya çalışıyordum ki bir anda elektirikler kesildi ve ben yeni ergenler gibi mum ışığında oturdum. bay G. aradı sonra uzun uzun konuştuk onunla o bana kızdı ben ona hak verdim ve telefonu kapatınca kendimi iyi hissettiğimi fark ettim. ve ona''bana iyi geliyorsun '' diye bir msj attım onun bana verdiği cvp ise bütün gece kendimi dinlememe sebep oldu ve bu iyi birşeydi uzun zamandır kendimi dinlemediğimi fark ettim. msj da şöyle yazıyordu''saçmalama. ben sana sadece ayna tutuyorum. sen kendine iyi geliyorsun'' . birinin bana ayna tutması sanırım ihtiyacım olan birşey ve bu yüzden seviyorum ben bay G. yi. ve bi insanın kendisine iyi gelmesi de güzel bişey ;)

30 Kasım 2011 Çarşamba


Ben bugün, sanılanın aksine birine mesaj atmamanın, konuşmamanın, ondan bahsetmemeye çalışmanın, adını duyunca konuyu değiştirmenin, umursamamak değil de, umursamak olduğunu öğrendim.
Hem de, öyle bir umursamak ki, onun tarafından umursanmadığını bildiğind.. Neyse bunlar çok saçma şeyler zaten.

25 Kasım 2011 Cuma

ait olma


bir yere ait olma duygusu... uzun zamandır hissedemiyorum bu duyguyu.
ıspartaya ait deilim okuduğum bölüme ait değilim izmire ait deilim yorumdum artık nereye ait olduğumu anlamaktan...
özlüyorum eskiyi güzeli acıtanı. sanırım eskiye aitim ben eski antika bir vazo gibi. eskiyi düşündükçe acı ve mutluluk hissediyorum ama huzurlu oluyorum bence önemli olanda huzurlu olmak.annemi özlüyorum bu özlem son günlerde daha bir fazlalaştı.
dengem alt üst bu aralar kızılıcak olaylara çok ılımlı normal olaylarada fazla tepki veriyorum. çevremdeki insanları kırıyorum sürekli çözüm bulamıyorum hiç bir şeye halbuki çözüm genelde gözümün önünde dururken. kötü müyüm bilmiyorum kötü deilmde yorgunum hemde çok yorgun huzura ihtiyacım var sanırm. huzurlu bir şekilde uyumaya.
huzursuzum çünkü annemle babamın o kadar çaba vermesine karşı o kadar iyi olmalarına karşı ben düşüncesiz biriyim onlara layık bir evlat olmayı başaramıyorum. hiç bir şekilde ders çalışmıyorum ama onlarla ne zaman telefonda konuşsam ders çalışıyorum die yalan söylüyorum. huzursuz olmam bu yüzden sanırım her neyse öyle işte uzun lafın kısası buraya ait deilm burada mutlu deilim. ama bir şehre bir adama ait olmak güzel bir duygu olsa gerek...

20 Kasım 2011 Pazar



Kar, akşamüstlerinde bir ağrı, sabah vakti mühim bir farkındalık ve gece, onulmaz bir yaraya, bulunmaz bir ilaç oluyor, eski zamanlardan kalma. Karanlığın ellerine yakılmış beyaz kına, bir türkü sesini de beraberinde indiriyor göğün orta yerinden...

19 Kasım 2011 Cumartesi

karmakarışık...


bu aralar hayatım tamamiyle karmaşık...
dersler vizeler salak saçma insanlar sıkıcı ısparta hepsi birden geliyorlar üstüme...
izmiri özledim annemi özledim bay G. yi özledim kordonu özledim boyoz'u özledim ve bir çok şeyi daha. geleli daha 4 gün olmasına rağmen aylardır buradaymışım gibi geliyor. sevmiyorum bu şehri katlanamıyorum buradaki insanlara... ve eminim ki onlarda beni sevmiyor.çok şey var söylemem gereken ama söyleyemiyorum ve bunca şeyin yükünü taşıyamıyorum artık.

söylemem gerek biliyorum ama yapamıyorum çünkü sonuçlarından korkuyorum... kaybetmekten gene üzülüp kahrolmaktan korkuyorum...bunca şeyi düşündükten sonra defter ve kitap yığını masanın üzerinde gene sınav çalışmaya çalışırken buluyorum kendimi....
ve masam gibi kafamda karmakarışık aradığımı bulamıyorum!

13 Kasım 2011 Pazar

güzel bir hafta sonu =)


bu hafta bir kaçamak yapıp cumadan urlaya gittik bay G. ile bugün döndük. güzel bir hafta sonu yaşadık hoş dinlenmek için gitmiştik ama çok yorgun bir halde üstene birde grip olarak geri döndük. pera da kaldık gerçekten güzel bir yer sakin sessiz ve çalışanları çok cana yakın insanlar özelliklede restouranttaki amca :) resmen amcayla kanka olmuş bir şekilde döndük :) balık yemeyi pek sevmesemde rakının hatrına 2 gün üst üste balık yedim babam görse gözleri yaşarıcak adamın :) velasıl kelam güzel bir hafta sonu yaşadık bay G. ile yarın gece ısparta yolcusuyum gidip bavulları toplasam iyi olur ;)(üstteki resimde odanın balkoundaki manzara güzel dimi ;)

6 Kasım 2011 Pazar

iyi bayramlar bay S.


özlemek hemde bir bayram sabahı sabahın 5'inde kötü emin ol kötü....
sabah 5te indim izmire ve garaja ayak basar basmaz aklıma geldin... ben seni bu şehirde tanıdım bu şehirde sewdim ve bu şehirde özledim en çok. sensiz geçirdiğim kaçıncı bayram bilmiyorum bir süre sonra saymamaya başlıyor sanırım insan.
yarın bayramın 2. günü kötü çirkin çekilmez... hatırladın dimi sende her bayramın 2. günü toplanırdık size gelirdik annenin kadayıf tatlısını yiyip terasta sözde senin yaptığın ama aslında benim elimden çıkan türk kahvelerini içerdik sonra ver elini alcakcak ve gecenin sonunu eraylarda kapatırdık...
senden sonra hiç bir bayram bayram gibi gelmedi bana bay S. ve ben bayramlardan nefret eder oldum. seni anlatıyorum bazen bay G. ye uzun uzun sonra ağlıyorum istem dışı oda biliyo seni herkez gibi ama biliyor musun bay G. sana çok benziyo sesi dokunuşu bakışı birşekilde iyiyim ben merak etme yanlızca bazen seninle susarak anlaşabilmeyi özlüyorum o kadar... okulumda iyi gidiyo merak etme sadece sıkılıyorum bazen bide sn özlüyorum hepsi bu.
neyse gene uzattım uzun lafın kısası
iyi bayramlar bay S.

1 Ekim 2011 Cumartesi


''Anlatmak istediğim çok şey,
Konuşmak istediğim tek kişi var.''

-Hepsi bu kadar..

*Douglas Noel

30 Eylül 2011 Cuma

çok değil bay S.


çok değil…
üstünden zaman geçeli sadece bir kaç yıl olmuştu
ama büyüdüm
çok büyüdüm
çok şey değişmişti
ayakkabılarım,kıyafetlerim,parfümüm..
değişmeyen tek şey çok sevdiğin up uzun saçlarım
ve
çok sevdiğimiz o eşsis müzikler
büyüdüm ama halen o küçük şımarık kız çocuğu olmaktan vazgeçemedim
belki de o kadar büyümedim büyümekten hoşlanmıyorum
acaba 30 yıl sonra da seni hatırlayacak mıyım?
tanrısız nefeslerim kesilmediği ana kadar seni hatırlayacak mıyım?

24 Eylül 2011 Cumartesi

Nilüfer O Kadın Ben Olsam



özlediğin o kadın

o kadın ben olsam..

“Şu sigarayı bırak artık” diyordun ya bana, ben de bırakabileceğim halde bırakmıyordum. Senin benim için üzülüyor olmana içten içe sevindiğimden..

“Ben ölürsem üzülür müsün?” dediğimde “saçma saçma konuşma allah aşkına” deyip beni hafifçe itelediğinde, ben içten içe gülüyordum.

Gece uykunda dönüp bana sımsıkı sarıldığında, hani ben hafifçe kaçmak isterken -ki sen uykunda bile- beni tutardın ya, ben içten içe sıcacık..”

“— Oğuz Atay

23 Eylül 2011 Cuma

yokluk bay S.


yoksun ve ben gene salak salak insanlara kapılıyorum ki bunların bazıları gerçekten salak oluyor. çaresiz olduğumu fark ediyorum ve sen gene yoksun...
yokluğunun çoğaldığını hissediyorum bu günlerde ve daha çok kahroluyorum. özledim seni hemde çok. pek bi değişiklik yok yani okul işleri dışında sana anlatmam gereken o kadar çok şey biriktiki... ortada kalmış bir şekildeyim ne yerim ne yurdum nede okulum var şu anda çaresizim bay S. ve bu çaresizlik canımı sıkıyor bunaltuyor. aklına ihtiyacım var tavsiyelerine ihtiyacım var. görüyorsun ya tek başıma gene hiç birşeyi başaramıyorum... daha fazla yanlış insana çarpmadan gel artık bay S. ihtiyacım var sana....

21 Eylül 2011 Çarşamba



Forrest : Annem hep şöyle derdi: ”Hayata devam edebilmek için geçmişi arkada bırakmak gerekir.” Benim koşmam da bununla ilgiliydi sanırım. 3 yıl, 2 ay, 14 gün ve 16 saat koştum.

yalnızlık ancak bu kadar güzel anlatılır....

20 Eylül 2011 Salı

Behzat Ç.



Ağladım çünkü seninle konuşamadım. Ağladım çünkü sen beni görmüyorsun ve ben seni seviyorum. Sen ancak birisi öldüğünde duygusal yaklaşabiliyorsun. Senin duygu alanına girebilmek için illa ölmek mi lazım? Cesaretin olmadan ne yapacaksın ki? Hayatımda tanıdığım en korkak adamsın. Herkese meydan okuyorsun ama kendi duygularından korkuyorsun. Tabii en büyük acıları sen çektin di mi, ben hiçbir şey bilmiyorum. Dünyanın ekseni kaydı Behzat. 12 cm yerinden oynadı, sen bana 1 cm bile yaklaşmadın. Saplantılısın. Ama ben seninle mutsuzluğa da varım

14 Eylül 2011 Çarşamba


- Sanki bu böyle nasıl diyeyim. İçim yanıyor içim.

- Yanar bilirim. Yanar. Yanar. Bir gün biri çıkar karşına bütün dünyan alt üst olur. Ne diyeceğini, ne söyleyeceğini şaşırırsın. Doğru düzgün düşünemezsin bile, bütün dünyan o olur. Yanındayken bile bir gün çekip gidecek diye korkarsın. Ne öpmeye kıyabilirsin ne bakmaya. Ne zaman onu düşünsen sol kaburgan ağrır. Ağlamak istersin, ağlayamazsın.

- Sen de ne büyük bir aşk varmış baba be.

..

- Ferahlarsın, kafayı dağıtırsın. Ama hiç unutamazsın ..

- Bu kadar kolay mı senin için ?

- Zor. Leyla, çok zor. Ya nasıl anlatacağım hiç bilmiyorum. Ama başka bir yolu yok bunun. İnsanın söylemek isteyip de hani söyleyemediği sözler vardır ya. Böyle bi, böyle bi kanser gibi hani. Büyüdükçe büyüyo, büyüdükçe büyüyo anladın mı ? Büyüdükçe büyüyo işte. Seni gördükten sonra Leyla, öyle büyüdün ki içimde her yanım sen oldu. Anlıyo musun ? Sonra ben sensiz olamadığımı anladım. Yalanlar söyledim sana. Bir sürü yalan söyledim sana, evet. Yalanlar öyle büyüdü ki kaçıp gideceğinden korktum. Hep böyle bir korku vardı içimde. İşte sen içimdeki o korkuydun Leyla. Senin yanında mutsuz olmaya bile hazırdım ben. Hani dünyaları verseler, anladın mı, dünyaları verseler vazgeçmem derler ya .. Öyle olmuyormuş işte o kadar basit değilmiş Leyla. Bir gün çıkıp başkalarını da düşünmesi gerekebiliyormuş yani anladın mı ? Onların mutluluğunu, sevgilerini, acılarını ne bileyim. Bazen sevmek Leyla, fedakarlık yapmayı gerektirebiliyormuş. Anlıyo musun ? Ben seni hep beklerim. Bir saat de beklerim bir ömür boyu da beklerim.

.......


- İsmail abi naptın ?

- Gitti işte. Niye gitti ki ? Yani gitmeseydi nolurdu ki mesela ? Nolurdu ?

- Gitsin ya. Ama böyle yürüsün gitsin ya. Gitmeyince de olmuyo. Geliyo yine olmuyo.

- Ama ben onu çok sevdim. Ne güzel gözleri vardı ama dimi ? Kocaman gözleri vardı. Ben daha ona hiç seni seviyorum demeden, sevdiğimi söyleyemeden gitti. Anlamış mıdır acaba benim onu sevdiğimi o ?

- Anlamıştır abi. Ceketini aldı.

- Onun yüzden mi gitti ?

- Ya o yüzden gitmedi de .. Sen böyle yapınca ben çok üzülüyorum İsmail abi ya.

- Tamam tamam yapmıycam öyle.

- Yok yap ya. Yap.

- Mecnun, çok üzüldüm ben.

- Ben de üzülüyorum şu anda.

- Gitti işte. Sen naptın ?

- Benimki de gitti. Benimki gelmişti bir de. Ona rağmen gitti.

özlemek


seni özlemek kötü çirkin miğde bulandırıcı....
keşke seni ne kadar özlediğimi anlata bilsem yada birileri anlasa...

Jehan Barbur - Seni seviyorum

sen yoksun bay S.


sen yoksun ya ben gene çıkmazdayım. gene başaramıyorum hiç birşeyi herşeyi elime yüzüme bulaştırıyorum. gene çıkmazdayım gene saçmalıyorum ama nedense herkez beni mutlu sanıyor sanırım çok iyi rol yapabiliyorum.
sen yoksun bay S. bunun ne demek olduğunu bilemezsin...
kimi zaman herşey düzgün gidiyor gibi oluyor biraz daha az özlüyorum seni yada daha az kanıyor içim ama bazı zamanlar var ki işte o zamanlar çok kötü. öyle kötü oluyorum ki zor nefes alıyorum kalbim sıkışıyor herkeze ve her şeye bağırırken buluyorum kendimi ve sana lanet okuyorum. biliyorum çünkü sen hayatımda olsan hiç biri böyle olmuycak bn bu kadar mutsuz olmuycam ve insanlara bağırmak zorunda kalmıycam cıkmaza girmiycem girsem bile bilicem senin beni kurtarıcağını....
ama sen yoksun bay S. ve bu durum beni çok yoruyor. yoruluyorum uzun uzun ağlıyorum sonra ama sen gene yoksun......

10 Eylül 2011 Cumartesi

yarım bay S.


Hiçbir şeyi tamamlayamadım, bitti diyemem. Belki, yarım kaldı demek daha doğru. Çünkü çarpıktı. Çünkü aleladeydi. Çünkü lüzumsuzdu.

ince bacak!


İnce bacaklı sürtük cenneti

7 Eylül 2011 Çarşamba

gene sen bay S.


bu gece seni aramak istedim uzun uzun susmak karşılıklı belkide ağlamak. numaranı yazıp yazıp sildim defalarca sonunca cesaretimi toplayım arama tuşuna bastım heycanla ve birazda korkuyla beklerken telefonunun kapalı olduğunu anladım... fulyanın doğum gününü kutlamak için toplanmıştık herkez gülüp eğlenirken aklımda sen vardın ve bir kez daha anladım sen bir hastalıksın benim için ben ne zaman geçmesini istiycem sen o zaman biteceksin ve herkez gibi biri olucaksın...
ama korkuyorum bay S. seni unutmaktan beni unutmandan seni sevdiğim gibi bir başkasını sevmekten.... keşke yanımda olsan sussak karşılıklı ağlasam sana sen anlasan derdimi çare bulsan yaralarıma ''ağlama öyle sulu gözlü hatunlar gibi'' desen bana gene sonra hiç birşey olmamış gibi yapsak şekerli kahvelerimizi sizin terasta içsek karşılıklı. özledim ben bay S. çok özledim ve artık dayanamıyorum...
hepsi bu iste....

4 Eylül 2011 Pazar

ve de böyleyim....


bunu aldım...


sadece bunu istemiştim bay S.


hatalar...


Bir yerlerde bir hata yapıyorum deyip yüzlerce kez geçmişe baktım. Hatamı aramak istiyordum ben, güzel anılara bakmak değil. Engel olamadım, takılıp kaldım. Önce birkaç şarkı, sonra birkaç fotoğraf. Birkaç gün geçti. Üzerimde aynı pijama, saçımda aynı bandana. Hatamı ararken biraz daha mı ciddi giyinmeliydim? Bilmiyorum. Tekrar düşündüm. Tekrar takıldım. Çok da kırmamıştık hani. Olması gerektiği gibi değildi bu. Tekrar düşündüm. Sanırım anladım. Hep takılıp kalmışım.

Fazla kırmadan, çok kırılarak.

ezginin günlüğü - zerdaliler (sessizlik sensin geceleri)



Döndüm gecenin karasına, artık kimse kıramaz beni. O kül gibi deniz, o sesiz kız kayıp bir sandala binip gitti. Ne sen söyledin derdini, ne ben sevdiğime inandım. Unut geçen eski günleri; bunca yıl sonra, nasılsın?


insan bazen böyle uyumak istiyor bay S.

3 Eylül 2011 Cumartesi

bay S.



“Ya çok sevdim unutuldum.
Ya birinde çok şey buldum.
Bir gecede aşka durdum.”

Vardı öyle birileri. Çok çok anlam yüklediğim. Çok sevdiğim, çok şey bulduğum. Sonra gitti. Bana İzmir’i hatırlatan bu ses kaldı sadece. Çok severim bu şarkıyı da, Göç albümünün tamamını da

şarap bay S.


bu gece kız kıza şarap içelim dedik bay S. ve kızların hepsi eskileri , yaralarını anlatmaya başladı herkezin yarası derin kendine göre benimkide bana göre şarap içerken bay M. ile konuştuk oda kızgın sana hemde çok ona da dedim belki birgün birgün gene eskisi gibi çıkarız dışarı içeriz güleriz bir oluruz dedim o zor dedi ama ben inanıyorum... sanırım insan içince biraz daha fazla özlüyor yada bana öyle geliyor bilmiyor. ama şu anda sadece çok özlüyorum seni bay S. birgün bunların hepsi geçiçek biliyorum....

2 Eylül 2011 Cuma

acı bay S.


bir sürü acı çeşidi var. insan aynı anda birden fazla acı çekebiliyor. bazen o acılardan biri yok oluyor ama diğeri daha fazla artarak hemen yok olanın düşürdüğü acıyı arttırabiliyor. sonuç olarak insan hep -üst limitlerinde- çekiyor acıyı. acılar sadece birbirlerinin yerine geçiyor. herhangi bir konuda mutlu olmak da geçirmiyor o acıları. hatta acılar varolan mutluluğu da silebiliyor. öyle ezici bir üstünlüğü var acıların. benim gibi acı çekmeyi seven biri için iyi bir şey aslında bu. neyse. acı çekmek iyidir.

korku bay S.



bu şarkıyı her dinleyişimde klibi her izleyişimde nedense ağlamaklı oluyorum. korkuyorum bay S. sonumun bu olmasından korkuyorum. zor günler yaşıyorum yaşıyoruz fulya trafik kazası geçirdi bodrum araba hurdaya alındı fln fln korkma ama iyi çok kötü sayılmız o araban sağ çıkmaları bir muziceymiş ztn. kimsenin bn anlamadığını düşündüğüm zamanlar öyle çok ki. aklım öyle karışık ki....

31 Ağustos 2011 Çarşamba

sevgili S.


Yazıp yazıp siliyorum ya da ulaşmayacağını bildiğimden yollamıyorum cümlelerimi sana. Bir anda yok olmuş olman mı benim içime oturan yoksa seni yok etmiş olmam mı canımı yakan bilmiyorum şimdilik. Öyle görünüyor ki hiçbir zaman da bilemeyeceğim.

Bir uçurum var şimdi aramızda. Hâlbuki ince bir çizgi dahi yok gibiydi. Nasıldı? Sen bendin biraz ben de sen. Ve çoğu zaman kimin kim olduğunun bir önemi yoktu. Üzerinden yıllar geçmiş gibi. Hepi topu bir iki cümle, de sen, o kadar olmadığını bileyim ben de, gülümseyip geçelim üzerinden.

Anlamını sadece senin çözebileceğin ve sadece senin çözmeni isteyebileceğim kelime yığınları altında boğuluyorum zaman zaman ve sen neredeyse hiç yoksun. Ve aklıma gelen soruların her birinde bir acaba mevcut ve boğuluyorum S, boğuluyorum, sen yoksun. İçimden bir parçanın dışımda şekillenmiş hali miydin, neydin, biri miydin hiç miydin ne kadar önemli bilmiyorum ama şimdi sen yoksun. Ve, hiç bitmiyor, ve’lerim hiç bitmiyor S, bu dayanılmaz boşlukta yalnızım, sen yoksun.

Her zaman için,
Seni Düşünmek Güzel Şey

geçmiş....


Geçmiş acıtmaz aslında, acıtan geçmişi hatırlama şeklimiz.
Yolda yürürken dinlediğin şarkı ne yapabilir ki sana ? Ama şarkıyı dinlerken hatırladıkların ..
Soğuk hava üzmez insanı. Rüzgarın esiş biçimi ? O başka .. Doğa bir olmuş gibi sana karşı gelen herşeyle. Şarkı hızlanır, rüzgar artar. Şarkıyı söyleyen adam bağırır, en acı cümlelerini söyler, rüzgar saçlarını karıştırır. Önünü göremezsin, rüzgardan değil. Kapatırsın çünkü gözlerini. Hatırlamak için. Acı çekmek için.
Gözlerini tek noktaya sabitlersin yürürken, işte o anılarını saklayan yere. Sonra sinirlenip acımazsız planlar yaparsın. Orayı yaksalar yada yıksalar mutlu olacağını düşünürsün, öyle ya herşey oraya ait. Değil halbuki. Oraya bir şey yapmayacaklar, sen bakıp üzülmeye devam edeceksin. Büyüyene kadar. Acı seni olgunlaştırana kadar. Boşvermesini öğrenene kadar.
Hava soğuk olabilir, pişmanlıklar olabilir, yanlışlıklar olabilir, yalnızlıklar olabilir ..
Bu kadar zaman sonra, artık bir şey gelmez elden.
..

30 Ağustos 2011 Salı

Yeni Türkü - Sonbahardan Çizgiler




bay S. bayram hediyen...

3 yıl sonra sen....


dün yani arife günü her zamanki gibi bayram alışverişini son güne bırakan ben ve eraylar la alışverişten yorgun bitik ve ölmüş bir halde otobüse binip eve geliyorduk. o an tek istediğim şey biran önce eve varmak ve ayaklarımı uzatıp yatmaktı. cam kenarında oturuyordum öyle boş boş dışarıya bakarken bu trafik ne zaman biticek die düşünürken birden bi otobüsle yanyana geldik ve kafamı çevirip yanda duran otobüse baktığımda seni gördüm 3 yıldan sonra ilk kez seni gördüm sadece bir kaç saniye gözgöze geldik... sonra bulunduğum otobüs hareket etti ve arkada kaldın sen istem dışı otobüsten ininceye kadar deli gibi ağladım rezil olmak umrumda bile değildi. ben seni görmüştüm varmıydı ötesi... sevinçten mi yoksa özlemden mi ağlıyordum bilmiyordum ama ağlıyordum... değişmişsin eski sen değilsin sanki ama gözlerin hala aynı. düşündüm her bayramın 2. gününü birlikte alsancağa gidişlerimizi size geldiğim bayramı türk kahvesini yapamayışını annenin kadayıf tatlısını benim yeşil topuklu ayakkabılarımla dalga geçmeni sizin terası babanın kibarlığını annenin cana yakınlığını uğrak'a gittiğimz zamanları hepsini düşündüm bir bir kafamda canlandı hepsi yeniden otobüsten ininceyedek. şimdi seni aramak geliyor içimden karşımda telefon duruyor aklımda numaran herşey hazırken arayamıyorum korkuyorum oysa arayıp seninle saatlerce konuşmak istiyorum belkide ağlamak. özlüyorum bay S. hemde çok bayramın kutlu olsun....

28 Ağustos 2011 Pazar

bir öyle bir böyle


sanırım kafayı yiyorum bi gülüp bir ağlıyorum bi bunalımın dibindeyim bi bulutlarda geziyorum hiç iyi görmüyorum ya sonumu neyse....

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Yeni Türkü - Destina (1989)


her dinlediğimde ağlatmayı başarıyor....

Yeni Türkü - Dönmek

dönmek...


zor be bay S. zor.
dönsen eskisi gibi olur muyuz diye düşünüyorum bir kaç gündür. olamayız ama biliyorum artık ne sen bana güvene bilirsin eskisi gibi nede ben sana... özlüyorum seni hemde çok yanımda ol istiyorum saatlerce konuşmadan susarak karşılıklı oturup kahvelerimizi yudumlamak kordona karşı susarakta anlaşa bilmek büyüleyci... keşke hiç gitmeseydin yapmasaydın bize bu kötülüğü acaba hiç aklına geliyor muyum kim bilir. bende unutmaya çalışıyorum olmamışsın gibi yapıyorum ama bazen bir anda herhangi birşeyde geliyorsun aklıma boğazıma birşey takılmış gibi oluyorum bir anda burnum sızlıyor ve zor nefes alıyorum... çayı 5 şekerli içemiyorum mesela her türk kahvesi içtiğimde annem pişi yaptığında makarna lapa olduğunda ali haydar amcanın önünden her geçişimde terzi recainin önünden geçtiğimde sevincin önünde buluşanları gördüğümde çimlerde bira içenleri gördüğümde ve buna benzer bir sürü şey...
özlüyor insan be bay S. herşey tam ama birşey eksikmiş gibi yaşıyorum hepsi bu....
ama biliyorum bir gün gene ikimiz kordona karşı susarak yudumluycaz kahvelerimizi...