5 Ağustos 2011 Cuma

bay S.



senden nefret ediyorum!

bay S.


---Şafak demiş otuz
Bir ay sonra burda yokuz
Ben de terhis olup gelirsem
Var sana bir hediyem ama yorumsuz
Olur da tutmazsam sözümü
Olayım tez günde kuduz

Bilirim yoktur kontör
Olsa atarsın bonkör bonkör
Aksini söyleyen adama
Acımadan derler nankör

Gülebilmişsen ne mutlu bana
Döktürdüm arka arkaya yazdım sana
Bu kadar boş zamanım varken
Ancak bu kadarı çıktı yuh bana
Bu da olsun sondan ikinci cümlem
Okuyunca deli bu diyebilirsin gücenmem

Ama dinlemiyor söz gelen ilham
Ben dur dedikçe yazdırıyor resmen ferman
Sen de bunu sıkılmadan okursan
Duyarım ilelebet sana şükran

*GaZoZ*


bu yazıyı buldum az önce eski dosyaların içinde askerliğinin bitmesine son 30 gün kala yazmıştın. ne çok zaman geçmiş be bay S. bizim zamanımız geçmiş bunu fark ettim. koskocaman 3 yıl! ne kadar uzaksınız die soranlara 3 yıl diyorum. hiç birşeyi deilde sadece karşılıklı susmayı özledim bay S. gerisi boş...

biraz daha kalsan anne...


biraz daha kalsan anne..

çok çok küçüktüm..

odamın penceresinden babamı değil çikolatamı beklerdim her akşam.. babam gözüme koskoca yürüyen bir çikolata olarak gözükürdü..

abLam vardı birde.. koskoca gözlü.. çilli bir kız çocuğu.. payını hemen bitirip benimkini almak için ikna turları atardı etrafımda..

hemen ikna olurdum tabi ben..

ki zaten ben.. hiç çikolata sevmezdim ..

yürüdü diye sevinirken annemler.. bir anda sağ ayağım sol ayağıma tezat gitmeye başladı.. numara yapıyorum sandı herkez..

vucudumdan bağımsız kendimden büyük.. kocaman bir alet sağ ayağımda.. koştum arkadaşlarımın arkasından.. her oyunda hakem oluyordum.. her oyunun dışında bir yalandan gülen bir çocuk yüzüydüm evimin bahçesinde..

benim oyunum arkadaşlarımla değildi.. benim oyunum her gece başlıyordu..

annem babama geceleri ağlamamasını söylüyordu.. babam canım yanıyor diyordu.. ben uyumuş gibi yapıyordum.. üçümüz birbirimize oyun oynuyorduk..

ablam.. ablam hiçbirşeyden habersiz.. sağ ayağımı öpüyordu..

aylarca bu oyunu oynadık biz.. hepimiz hiçbir şey olmamış gibi yapıp geceleri yüzleşiyorduk kendimizle..

ablam her gece sağ ayağımı öpmeseydi düzelirmiydim bilmiyorum ama..

şimdi ufak bir oğlu var.. her gece sağ ayağını öptüğüm..

..ağaçlardan yapraklar topluyordu aliyle.. bilmem kaç yaprak karşılığı bisikletimle tur attırıyordum alilere.. topluyordum yapraklarımı..

sayıp sayıp kutulara koyuyordum.. öyle yerlere saklıyordum ki kutularımı bir daha bulamıyordum..

yıllar sonra kutuların arasından alilerden kazandığım yaprakları buldum..

kazandığım yapraklar..

ali..tamda doğum günümde haberi geldi..

o koca ali..3 sene önce şırnakta mayına basmıştı.. artık ne ben ona bisikletimle tur verebilirdim.. ne de o bana ağaçlardan yaprak toplayabilirdi..

yanına gittiğimde yüzümü tanımadı maskemden dolayı..

o ayaklarını istiyordu geri..

ben ona yapraklarını verdim.. ikimizde büyümüştük.. onun ayakları.. benim yüzüm yoktu artık..

yapraklarımız.. cebimizde.. ağlıyorduk.

ne ali'nin ayaklarına döküyorduk gözyaşı.. ne de benim yüzüme..

biz..

büyüdüğümüze ağlıyorduk..

..dut ağaçlarına dalardık sonra.. elim yüzüm mor olurdu.. yukarıdaki teyze dutların ilaçlı olduğunu söylerdi.. ilaç nedir bilmezdik ki o yaşta..

güneşin günü aya teslim ettiği saatlerde bütün anneler eve dönüş anonsları yapardı balkonlarda..

hayatımın en sevmediğim yolu o ağaçların arasından geçtiğim dar ve karanlık eve dönüş yoluydu..

''biraz daha kalsam anne'' derdim küçükken..

büyüdüm.. cümlede tek harfi değiştirdim... '' biraz daha kalsan anne..''

..ilkokulun zımpara yapılmış tahta masaları arasında mutluluğumu köşede satılan leblebi tozu satan kadına bağlardım..

leblebi tozunu o kadar severdim ki.. sözlüye kalktığımda ağzımda leblebi tozuyla yakalandım.. tek kelime edemedim hoca yüzü leblebi tozu olmasın diye..

ağzımda leblebi tozu varken 'seni seviyorum' demeye çalışıyordum... diyemiyordum..

şimdi büyüdüm.. kocaman oldum.. ne okulun köşesindeki leblebi tozu satan kadın var.. ne de ağzımda leblebi tozu.. ama hiçbir şey değişmedi..

ben yine de 'seni seviyorum' diyemiyorum..

..annemin aldığı ilk sporayakkabılarımı giymiştim okulun ilk beden dersinde..

ilk kez giydiğim spor ayakkabılarımı okulda kaybettiğimi anneme söylemeyecektim..dik durdum.. ilk kez mutluluk oyunu oynayacaktım.. hazırdım başrole..

ve perde..

daha evin kapısında dayanamadı gözyaşlarım.. ağladım..

annemin neden benimle beraber ağladığını anlamamıştım o zamanlar..

ben ağladım.. annem gider bulurum onları dedi.. çıktı evden..

yastığım , gözyaşım ve ben.. üçümüz ağlarken uyumuşuz.. kalktığımda ayakkabılarım yanımdaydı.. gidip bulmuştu unuttuğum yerde ayakkabılarımı annem..

nerden bilirdim anne nerden... şımarık oğlun ağlamasın diye bütün aylığınla gidip ayakkabının aynısını alacağını..

o günden sonra anladım ki ben ne kaybedersem.. telafisi annemdi..

ya annemi kaybedersem birgün....

..boynuma renk renk kravatlar taktım sonra.. çok sevdim kravatlarımı büyük adam oldum sandım..

tolga vardı değişirdik kravatlarımızı..

anlamsız her vakitte kravatla gezmeye başladık sonra.. top oynarken kravatlarımız vardı küçük boynumuzda..

büyümüştük bir kere.. küçük olmaya gelmezdi dünya..

yıllar geçti sonra.. ne tolga benim kravatları geri verdi.. ne de ben onunkileri..

bir sabah kahvaltının en güzel yerinde gördüm onu.. çayımın en demi boğazımdan geçerken..

tolganın boğazında benden aldığı kravat.. yüzü gözü mosmor.. gereksiz bir zamanda.. gereksiz bir gazetenin ikinci sayfasında gördüm tolgayı son defa..

o günden sonra... hiçbir yerde.. kravat kullanmadım ben tolga..

o günden sonra.. hiçbir yerde.. çayı geçiremedim boğazımdan.. ki o yüzden.. sadece bu yüzden.. ben çay sevmem derim ikram edenlere..

..büyüdüğümü sandığım ilk anda elimden kaymaya başladı tüm canlarım.. her güldüğümde bir can gidiyor içimden.. kaç can hakkım vardı soramadım tanrıya..

gündüzleri çalışıp geceleri kolidorlarda sabahlamaya başlamıştım.. uykuyla aram bir bozulmuştu ki.. adını bile unutmuştum..

herşey kabus gibiydi.. herşey beterin beteri var ile teselli ediyordu beyinleri..

yok yok.. en beteri buydu..

ben büyüdüğümü.. canımı camiinin bodrumunda yıkarken hissettim..

beterin..beteri yoktu.. artık biliyordum..

..sonra bir maske buldum evimin önünde.. şakaklarıma bir vidaladım maskeyi.. herkezi sevebildim.. hiçbir ten yabancı gelmedi tenime..

büyüdüm anne.. kötü bir insan oldum.. üzüldüklerimin acısını üzmekle geri getiririm sandım.. gittikçe büyüdüm insanların gözünde.. gittikçe kirlendim..

güzel gözleri olan sürekli içip gülebilen maskemle savaşıyordum artık.. zaten gücüm yoktu.. yenildim bir anda..

sarı bir kız vardı sonra maskemi farkeden... tırnaklarıyla çıkarmaya çalıştı.. şakaklarıma bir sarıldı..

tırnakları.. yüzüm gözüm.. kan-revan olduk bir anda karayolunun ahlaksız şeritlerinde bir pazar... o da yoruldu.. beni büyümemle yalnız bıraktı..

artık ben kimsenin görmediği bir adamla sürekli konuşuyorum.. şizofren olduğumu kabul etmiyorum.. biraz içtim sadece..

ben bunları karalarken yanımda gülen o adam..

biraz babama.. biraz çilli ablama.. biraz ali'e biraz da tolgaya benziyor..

büyüdüm anne..

oğlun..

koskoca..

kötü..

bir..

adam oldu..

şimdi o kadar karanlık ki odam..

biraz daha kalsan anne.....