27 Ağustos 2011 Cumartesi

Yeni Türkü - Destina (1989)


her dinlediğimde ağlatmayı başarıyor....

Yeni Türkü - Dönmek

dönmek...


zor be bay S. zor.
dönsen eskisi gibi olur muyuz diye düşünüyorum bir kaç gündür. olamayız ama biliyorum artık ne sen bana güvene bilirsin eskisi gibi nede ben sana... özlüyorum seni hemde çok yanımda ol istiyorum saatlerce konuşmadan susarak karşılıklı oturup kahvelerimizi yudumlamak kordona karşı susarakta anlaşa bilmek büyüleyci... keşke hiç gitmeseydin yapmasaydın bize bu kötülüğü acaba hiç aklına geliyor muyum kim bilir. bende unutmaya çalışıyorum olmamışsın gibi yapıyorum ama bazen bir anda herhangi birşeyde geliyorsun aklıma boğazıma birşey takılmış gibi oluyorum bir anda burnum sızlıyor ve zor nefes alıyorum... çayı 5 şekerli içemiyorum mesela her türk kahvesi içtiğimde annem pişi yaptığında makarna lapa olduğunda ali haydar amcanın önünden her geçişimde terzi recainin önünden geçtiğimde sevincin önünde buluşanları gördüğümde çimlerde bira içenleri gördüğümde ve buna benzer bir sürü şey...
özlüyor insan be bay S. herşey tam ama birşey eksikmiş gibi yaşıyorum hepsi bu....
ama biliyorum bir gün gene ikimiz kordona karşı susarak yudumluycaz kahvelerimizi...

büyüleyci...



Bir ara sokakta öldüm...dün
Öylece yani.
Birdenbire
Boşluğa düşer gibi, sarı bir sessizliğin içinde
Granit duvarlı binanın anlamsızlığına,
Şehrin boşu boşunalığına içerlerken
Bırakmışım son nefesimi kaldırıma
Bitmiş,
Öylesine yani.
Birdenbire

Yan binadaki otel odasından izliyordu oğlan
Yüz ifadesini göremesem de
Anlamış mıydı acaba öylece oturmadığımı?

O sokakta bitti her şey
Öğleden sonralarını bir bardak sütle geçiştiren
Apartman sakinlerini düşlerken
Sıkıntıdan
Ölmüşüm...dün

Arka odada ütü yapıp
Buharını burnuna çeken kadını,
Mutfağında her öğün için soğan doğrayıp
Gözyaşını kabuklara saklayan Madam Mari'yi
Kocasıyla artık sevişemediği için
Kapı komşusu gar sabunu satan adamı düşleyen Servi'yi
Düşündükçe
Ölüvermişim...dün

Böylece bitmiş yani,
Birdenbire

Sıkılmışım derinden zahir.
Tutunca da nefesimi
Portakal kabuklarıyla çay demini döktükleri çöpe
İki kedi de bulanınca
Kaldıramamış nefsim demlenmiş portakal kedilerini
Balkabağı mevsimi bile değilken
Dönüşüvermiş her şey baldan kabağa
Ve saat henüz 12'yi vuramamışken
Kalkmış otobüsler durmamaya
Mecal mi bulamamışım, yere döktükleri bala mı basmışım
Hatırlamam ama
Öylece kalakalmışım-kalkamamışım.

Şehrin insanı haberdar değil mi bu öldüresiye sıkıntıdan?
Vagonlar boş, birkaçı kiremit taşıyor topraktan
Kayıklar da serseri misinalar
Otobüsler kimseyi almadan durup durup geçiyorlar duraktan
Arabalar yürüme mesafelerini öldürüyor her gün, her öğle
Her gece
Bisikletleri balkonlarında unutanlar
Her an yağmur yağsın diye dua ediyor
Üç öğün yemek yiyip, dört öğün uyuyorlar
Buna rağmen erken uyanıp, geç yatıyorlar
Aynı kuru kahveciden gün aşırı -iş olsun diye-
Yüzer gram kahve alıp evde -iş olsun diye- öğütüyorlar
Ve bir gün bile sormuyorlar öğütülmüşünü
Kimse sormuyor iş olsun diye yapılan iş, iş midir diye?

Bunlar olurken ölmüşüm o ara sokakta
Balkondaki beyaz brandalar rüzgarla sökülürken
Sökülüvermişim
Şişip patlayan bir eteğin dikişi gibi
Sıkıntı işte

Ya da ölmek yerine
İki adım yol yürüyeydim de
Konuşuverse miydim şu gelin çiçeğiyle.
Gitmek yerine...?
Jehan Barbur

bay S. Yalı Çapkını

26 Ağustos 2011 Cuma

bay S.

bay S.

...........


Yalnız kaldınız sanırsınız,
Biliyorum.
Yalnız bırakılmışsınız,
Biliyorum.
Ötesi yok....

Ötesi var:
Yalnızlık
Müziğin bile seni dinlemesidir.
Yalnızlık
İnsanın kendine mektup yazması
Ve dönüp dönüp onu okuması
Yalnızlığın da ötesidir.

Özdemir ASAF

arka sokak!


seninle tanışmadan önce böyle bir yerin varlığından bile haberdar deildim ve dün anladım ki keşke hiç bilseydim öyle bir yer olduğunu...
seninle ilk buluştuğumuz yer ''arka sokak'' sen 5 şekerli çay içmiştim ben churchill hala aklımda o gün önce suskunduk sonra bir açıldık sohbet okadar iyiydi ki ayrılmak istememiştim yanından. o gün sana aşık olduğumu da söylemiştim şakayla karışık en başta bil istedim sana karşı şeffaf olmak istedim ki nitekimde öyle oldum ama sen hiç bir zaman şeffaf olmadın bana karşı...
düşünüyorumda ilkler unutulmuyor sanırım. dün oradan geçerken herşey gözümde canlanı verdi orada oturuşumuz konuşmalarımız fotoğraflarımız herşey...
herhangi bir cafenin beni bu denli üzebiliceğini hiç düşünmezdim bay S. arka sokak alsancakta küçük şirin bir yer sanırım oraya birdaha hiç gidemiycem....

25 Ağustos 2011 Perşembe

mola vermek...


bazen mola vermek gerekiyor ilişkilerde dostluklarda. yoruluyor bazen insan en sevdiklerini bile görmek istemez bir hale geliyor... sanırım öyle bir zamanlamanın içindeyim yorulduğumu fark ediyorum. çoğu kez karşımdakini dinliyormuş gibi görünüp aslında kafamdaki sorunlarımı nasıl çözüme ulaştırabilirim diye düşünürken buluyorum kendimi... sonra karşımdaki insanı aldatıyormuş gibi hissedip birde buna üzülüyorum. açıkçası kötü günler geçiriyorum. biriyle yan yanayken karşılıklı susmalardan korkuyorum hep biri konuşsun istiyorum oysa susarakta anşala bilmek varken ki susarak anlaşmayı seven biriyim ama yalnızca bay S. ile susmayı seviyorum. sanırım bay S.'ye ihtiyacım var. ne zaman olur bilmiyorum ama birgün bu sayfaları bay S. ile okuyucaz.
buna inanmak istiyorum....
Gönderen salondaki koltuk zaman:

Farid Farjad, Pari Kojaee-yanlızlık kutsaldır



koca oyunda "şah" gibi.
her yöne sadece bir kare.
ne yazık ki sen hep daha uzak.